Akciğer kanseri, akciğer hücrelerinin normal olmayan ve kontrol edilemeyen çoğalması sonucu akciğer içinde tümör oluşturmasıdır. 20. yüzyılın başlarına kadar nadir görülen bir hastalık olan akciğer kanseri sigara içme alışkanlığındaki artışa paralel olarak dünyada en sık görülen kanser türü haline gelmiştir. Konunun önemli olması nedeniyle toplumun dikkatini hastalığa çekmek amacıyla Dünya genelinde Kasım ayı ‘Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı’ olarak seçilmiştir.
Dünyada yeni tanı alan 14,1 milyon yeni kanser hastasının %13’ü (1,8 milyon) akciğer kanseridir. Akciğer kanseri Dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanserler arasındadır. Sağlık Bakanlığımızın en güncel (2017 yılı raporu; 2014 yılı verileri) aktif kanser kayıt sistemi verilerine göre yaşa göre standardize edilmiş akciğer kanseri insidansı erkeklerde ilk sırada (52.5/100.000 kişi), kadında meme, tiroid, kolon ve uterin kanserlerinden sonra 5. sırada (8.7/100.000 kişi) görüldüğü bildirilmektedir. Diğer bir ifade ile yılda 20.466 erkeğe ve 3367 kadına akciğer kanseri tanısı konmaktadır.
Kansere bağlı ölümlerde de ilk sırayı akciğer kanseri alıyor. Kansere bağlı her 5 ölümden bir tanesi akciğer kanseridir. Prostat, meme ve kolon kanserlerine bağlı toplam ölümlerden daha fazlasına akciğer kanseri tek başına sebep olmaktadır. Her yıl Dünyada 1,5 milyon, Türkiye’de 20-25 bin kişi akciğer kanserinden dolayı hayatını kaybediyor. Bu rakamlar akciğer kanserinin ölümcül bir hastalık olduğunu net olarak ortaya koymaktadır.
Akciğer kanseri gelişiminde en önemli faktör tütün ürünlerinin (sigara, puro, pipo, nargile, elektronik sigara) kullanımıdır. Sigara tek başına akciğer kanserlerinin %90’ından fazlasında sorum ajandır. Günde içilen sigara miktarı ve içilen yıl sayısı ne kadar fazla ise, sigaraya başlama yaşı ne kadar küçük ise risk o kadar fazladır. Kendisi içmediği halde başkasının sigara dumanına maruz kalanlarda da (pasif içicilik) risk artmaktadır. Tütüne bağlı kanserler erkeklerde önemini korumaya devam etmektedir. Kadınlarda ise artan sigara kullanım oranlarına bağlı olarak akciğer kanseri sıklığı artacaktır. Erkeklerde tütün ve tütün ürünlerine bağlı kanser vaka sayısı 27.718 olarak tahmin edilmektedir
Az bilinen diğer risk faktörleri de akciğer kanseri gelişimi bakımından önem taşımaktadır. Çevresel (ak toprak) veya mesleki (fren balataları tamiri, izolasyon, gemi inşaatı gibi) asbest maruziyeti, uranyum, radon, arsenik, berilyum maruziyetleri, radyasyon, kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH), kronik bronşit, amfizem, tüberküloz (verem) gibi hastalıklar veya vücudumuzdaki diğer organ kanserlerinin varlığı akciğer kanseri riskini artırmaktadır.
Akciğer kanseri genel olarak yaşlılık hastalığıdır, yaş arttıkça risk yükselir. Ancak hastaların yaklaşık %30’u 50 yaşından genç hastalardır. Akciğer kanserinden korunmak için sigara ve tütün ürünlerine hiç başlamamak veya içiliyorsa hemen bırakmak oldukça önemlidir. Bunun dışında riskli mesleklerde maruziyeti azaltacak iş yeri önlemlerin alınması gerekmektedir.
Akciğer kanserine erken tanı koyulabilmesi ve hayat kurtaran tedavilerin alınabilmesi için hastalığa ait semptom ve bulguların iyi bilinmesi gerekir. Bazen hastalığa ait bir bulgu yok iken başka nedenlerle çekilen grafilerde tespit edilebilir. Hastalığa ait belirtiler; akciğer kanserinin kendisine, uzak organlara yayılımına veya kanser hücreleri tarafından salgılanan hormon benzeri bazı maddelere bağlı olabilir.
Sık görülen belirtiler:
• Uzun süre devam eden sıklığı ve şekli değişen öksürük
• Kanlı balgam
• Nefes darlığı
• Ses kısıklığı
• Hırıltılı solunum
• Yutma güçlüğü
• Kilo kaybı, iştahsızlık veya halsizlik
• Sebebi açıklanamayan ateş
• Tekrarlayan bronşit ve akciğer enfeksiyonları
• Göğüs, omuz, kol ve sırt ağrısı
• Yüzde ve boyunda şişlik
• Kemik ağrısı, baş ağrısı, baş dönmesi, sarılık gibi bulguların bir ya da birçoğu bir arada olabilir.
Akciğer kanserinden şüphe edilen hastalarda tanı için akciğerlerden veya hastalığın yayılmış olduğu organlardan hasta için riski en az biyopsi yöntemi ile doku parçası alınması gerekir. Kanserin vücuttaki yayılımı hakkında bilgi sahibi olmak için ultrasonografi, tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ve PET/BT gibi başka testler yapılabilir.
Akciğer kanseri genel olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Bu ayrımda uygulanacak tedavi yaklaşımları ve hastalığın davranış paterni önem taşır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, akciğer kanserlerinin yüzde 80-85 gibi büyük bir oranını oluşturuyor. Küçük hücreli akciğer kanseri ise %15 oranında tespit ediliyor.
Tedavide en önemli faktörler hastalığın patolojik tipi, hastalığın evresi ve hastanın performans durumudur. Akciğer kanserinin tipi ve evresine göre cerrahi, kemoterapi, radyoterapi seçeneklerinin bazıları ya da hepsi hastanın ve hastalığın özelliklerine göre farklı sıralamalarla uygulanabilir. Tedavide hastanın kendi isteklerini de gözetilerek bu konuda uzmanlaşmış çok sayıda doktorun ortak çalışması ve hasta için en doğru tedavinin ortak kararla belirlenmesi büyük önem taşır.
Akciğer kanseri tanısı konan tüm hastaların ancak yüzde 15’i 5 yıl üzerinde yaşayabiliyor. Son evrede beş yıl üzerinde yaşama şansı % 1 düzeyine kadar iniyor. Bu düşük sağ kalım oranlarının en önemli nedeni ise hastalığa ait bulguların hastalar tarafından önemsenmemesi ve akciğerin yapısal özelliğine bağlı olarak tanının ileri evrelerde konulabilmesi. Hastaların büyük çoğunluğuna (%75’inde) hastalık ileri evrede iken tanı konabiliyor. Hastalık 3. evresinde tedavi başarı oranı yüzde 25’ iken, erken evrede bu oran %75-80’lere çıkıyor. Günümüzde teknolojinin gelişmesi ile birlikte akciğer kanseri hastalarına umut olabilecek gelişmeler yaşanıyor. Doğrudan kanserli dokuları hedef alan akıllı ilaçlarla veya aşılama (immünoterapi) tek başına veya standart tedavi yöntemleri ile kombine olarak uygulamalarla uygun seçili hastalarda başarılı sonuçlar elde ediliyor. Tedavideki kaydedilen bu gelişmeler hastalığın diyabet, hipertansiyon gibi kronik bir hastalık haline dönüşmesine, hastanın bu hastalıkla birlikte yaşamasına olanak sağlayabiliyor. Ancak başarılı sonuçlar için hastalığın erken dönemde tespit edilmesi çok büyük önem taşımaktadır.
Akciğer kanserinin erken dönemde tespit edilmesi hastaların hayatını kurtarabiliyor. Amerika’da yapılan ulusal kanser tarama programında risk altındaki kişilerin (54 yaşından büyük, otuz yıl günde 1 paket ve eşdeğeri sigara içmiş olanlar) yılda bir kez düşük doz bilgisayarlı tomografiyle akciğer kanseri acısından tarandığında hastaların sağkalım oranlarını %20 artırdığı gösterilmiştir. Ülkemizde tüberküloz gibi hastalıkların sık görülmesi nedeniyle yalancı pozitif sonuçların fazla bulunacağı, tespit edilen bu lezyonların nasıl takip edileceği ile ilgili henüz ulusal bir politika bulunmaması nedeniyle toplum bazlı tarama programları uygulanmamaktadır. Ancak yüksek risk altındaki hastaların tarama açısından bireysel olarak değerlendirilmesi uygun olabilir.